9 Ağustos 2012 Perşembe

45. sone

No estés lejos de mí un solo día, porque cómo,
porque, no sé decirlo, es largo el día,
y te estaré esperando como en las estaciones
cuando en alguna parte se durmieron los trenes

No te vayas por una hora porque entonces
en esa hora se juntan las gotas del desvelo
y tal vez todo el humo que anda buscando casa
venga a matar aún mi corazón perdido.

Ay que no se quebrante tu silueta en la arena,
ay que no vuelen tus párpados en la ausencia:
no te vayas por un minuto, bienamada,

porque en ese minuto te habrás ido tan lejos
que yo cruzaré toda la tierra preguntando
si volverás o si me dejarás muriendo.

pablo neruda.

bana bununla gelebildiğin sürece kapılar açık.

24 Temmuz 2012 Salı

çökaradım ve sonunda buldum! kişiye özeldir bu.

Düşmanımda bana dair bir şey var, tanıyorum, seni

Dışarıdan gelen savaş seslerini duyuyor musun
Kuzeyde, hemen kalbimin içerisinde uyuyor düşman
Geldin ve zaman, dev bir kum saatine hapsolmuş
Bulduğunda onu, harflerin içinden akmaya başlayacak
Elinden dökülecek belki, yaylı bir çalgının notaları
Elma davetkarlığında bir orotoryo belki
Gözlerini açtığında kendini göreceksin, evet
Gerçekçi bir düş uzun etekleri ile dans etmeye başlayacak
İçinden geçerken duyumsayacaksın, zamana bırakılmış bir ünlem, etrafında dolaştığımız
İşareti takip et, seni ona götürecek, korkma
Kalbinin daha hızlı çarpması normal, gözlerini kapat
Seni bekleyen renklerin parıltısıdır başını döndüren
Renk ve müzikle seni kuşatan
Düşmanı uyandırmalı ve yüzleşmelisin
Ve herkesin isimsiz bir düşman için
Kendisi ile savaştığını bilmelisin.

july 2010

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Ne güzel

sevda
taşıdığında sırılsıklam,
nefes nefes ruhuna sararak
iç sesine işlediğinde
edasıyla dans ederken
gitmek
ne zor!

ne güzel!
sarılıp gün boyu,
uyansan da evrenin diğer ucunda,
gözlerinin pırıltısını yaşatmak.
tüm yollar onu çıkarttığında karşına
veya, ayrı düştüğünde
sevdiğinde,
sevildiğinde,
benliğine sardığınla yetinmek.
çocuğa çevirdiğinde seni,
düşünde gördüğünde,
evcilleştirdiğinde
yüreğinde,
başbaşa kalmak.
uyandığında, hala yaşıyorsan
nereye gidersen git!
taşıyabiliyorsan onu hiç eksilmeden,
hayalden özgür,
kuşkudan uzak,
zamandan bağımsız.
vatan duruluğunda,
karşılıksız.
ne güzel!
sevginin özü, canına işliyorsa,
sevişiyorsa çırılçıplak yüreğinle
dört mevsimiyle taşınmışsa, senleşiyorsa
sevdalaşmıştır.
ne zor!


biraz da sen değil misin vatan?

14 Şubat 2012 Salı

Sevgililer günüm kutlu olsun.

Ey Türkgızı(l'ayı), birinci vazifen, bana keyif ve huzur vermek, karşılığında kafamı sikmemektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel sana tek katlanma nedenimdir. İstikbalde dahi seni bu temelden bir yuva inşa etmeye teşvik edecek dahili ve harici eş, dost, akraban olacaktır. Bir gün, benim keyfimin içine edip, huzurumu kaçırma girişiminde bulunursan, kapı dışarı edilmek için çok fazla bekletilmeyeceksin. Bu ahlaksız girişimler, daima! çok namusait bir mahiyette tezahür edecektir. Seni evlenmeye teşvik edecek düşmanlarım, bütün dünyada emsali görülmemiş bir düğüncülüğün mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile, evlilik kurumu çekici gösterilmiş, abuk subuk dergilerden yok yere gelinlikler seçilmiş ve sabah akşam kafa sikmeye teşebbüs edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, senin üzerinde iktidara sahip olanlar(Türkgız-ılayı) gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde seni üzerime sürebilirler(beni kıskandıkları içindir!). Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini (nikah şahitliği vs.), akrabalarının düğün ve hatta halay merakı ile tevhit etmiş olabilirler. Beynin pembe hayallerinle harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey yurdumun güzel gızı, işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, benim özgürlüğümü, keyfimi ve huzurumu korumaktır. Muhtaç olduğun kudret, benim damarlarımda mevcuttur.

Canım benim.

16 Ocak 2012 Pazartesi

bir varmış, biz yokmuş

farklı bir tadı vardı seninle görüştüğüm zamanların
dört mevsim arasına sıkıştırılmış kısa mevsimler vardı
bir ömür sığdırdığım

farklı bir tadı vardı seninle sevişmenin, ki unuttum şimdi
seni severken başka kadınlarla sevişmenin, acısı vardı
affına sığındığım

farklı bir tadı vardı küçük şuursuz saçmalıklarının
olgun kadınları sevdim ben hep, senin çocukluğun vardı
sevmeye ç'alıştığım

farklı bir tadı vardı renklerin, seslerin, sözcüklerin
harfler dans ederdi aklımda, yeni kelimeler vardı
söylemeye çalıştığım

bir varmış, biz yokmuş,
inanasım vardı.

bir farkı yoktu seninle görüştüğüm zamanların
alalade günlerdi, inanasım vardı.

bir farkı yoktu seninle sevişmenin, ki hiç sevişmedik
seviştiğim kadınlar? seninle sevişmek de vardı.

bir farkı yoktu saçmalıklarının diğer tüm salak kadınların saçmalıklarından
ne de çocukluğun umrumdaydı. sadece tahammülüm vardı.

bir farkı yoktu renklerin, seslerin, sözcüklerin
söylemeye alışmayı hiç istemediğim, ve bir o kadar çekici kelimeler vardı.

biz varmış, bir yokmuş
gözardı ettiğimiz yalanlar, inandığımız masallar vardı.